
Schrödinger’in Kedili Kutusu ve Aynı Toplum İçinde Değişebilen İklim Değişikliği Sosyal Temsilleri
1 Ağustos 2025
Schrödinger, bir kutunun içine küçük bir şişe zehir ve radyoaktif bir kaynakla bırakılmış bir kedinin hem canlı hem de ölü olma ihtimalinin birbirine eş olduğunu söyler. Hangi durumun gerçek olduğunu kutuyu açarak öğrenebiliriz. Günlük yaşamda karşılaştığımız pek çok kavram da aslında Schrödinger’in kedili kutusuna benzer; hatta gerçekliğin ne olduğu biz “normal” insanlar için daha da belirsizdir. Çünkü çoğu zaman biz, kutunun içinde bir kedi mi yoksa bir bomba mı olduğunu bile bilemeyiz!
Şöyle bir sahne hayal edin: Yolda yürürken, üstü kapalı tahta bir kutunun çevresinde toplanmış bir grup insanla karşılaşıyorsunuz. Merakla yaklaşıp sohbete katılıyorsunuz. Bazıları kulağını kutuya dayayıp hiçbir ses gelmediğini söylüyor; bazılarıysa daha önce benzer bir kutuyla karşılaştıklarını ve içinin boş olduğunu anlatıyor. Bir süre sonra ortak bir karar oluşuyor: Bu kutu boş. Herkes bu görüşü benimseyip yoluna devam ediyor.
Başka bir senaryoda ise yine bir kutu ve bir grup insan var; ama bu kez ortam daha gergin. Bir kişi, kutunun içinden bir ses geldiğini iddia ediyor; bir diğeri, böyle bir kutuyla ilgili felaket senaryoları anlatan bir haber izlediğini söylüyor. Tartışmalar ilerledikçe, yalnızca aynı yolda yürüyen bu insanlar arasında ortak bir kanaat oluşuyor: Bu kutu tehlikeli olabilir! Ve sonunda, içinde her ne varsa, onu etkisiz hale getirmek gerektiğinde uzlaşıp harekete geçiyorlar.
Günlük hayatta karşılaştığımız her türlü kavramın aslında yolda karşılaştığımız ve içini göremediğimiz bir kutu olduğunu söyleyebiliriz. Bu kavramlar (yani kapalı kutular) hakkında bilebileceğimiz tek gerçek, iletişim yoluyla onlara atfettiğimiz anlamlar; yani sosyal temsillerimizdir (bkz., Moscovici, 1984; 2000). Bir toplum ya da bir grup insan tarafından inşa edilen bu sosyal temsiller, o insanlar için bilimsel gerçeğin yerini alır. Bu sosyal temsiller doğrultusunda o kavramı anlar ve bu anlayışımıza göre de nasıl hareket etmemiz gerektiğine karar veririz.
Dolayısıyla, iklim değişikliği hakkında ne düşüneceğimiz, sadece bilimsel verilere değil, çevremizle kurduğumuz iletişime de bağlıdır. Eğer, iletişim kurduğumuz insanlar onun olmadığını iddia ediyor ve içinde bulunduğumuz iletişimden bu yönde bir uzlaşıyla ayrılıyorsak, o zaman, tüm bilimsel gerçeklere karşın iklim değişikliğini inkâr edebiliriz. İletişim halinde olduğumuz insanlar bu durumu ciddi bir tehdit olarak görüyorsa, biz de buna inanır ve harekete geçmek isteriz. Bu iki farklı senaryoda iklim değişikliğine yönelik sosyal temsillerimizin, yani gerçekliğimizin yapı taşlarının, birbirinden farklı olması beklenir. Nitekim bazı çalışmalar, farklı sosyal kesimler arasında farklılaşan iklim değişikliği sosyal temsilleri unsurlarına işaret etmiştir (Moloney vd., 2014). Öte yandan medyanın etkisi ile farklı gruplar arasında benzer hale dönüşen temsiller de mümkündür (Karasu vd., 2025).
Biz de yürüttüğümüz TÜBİTAK 3501 projesi kapsamında, Türkiye bağlamında iklim değişikliğini inkâr edenler ile etmeyenlerin sosyal temsillerini karşılaştırmayı amaçlıyoruz. Bu iki grup arasındaki temsil benzerliklerinin, ülkemizde iklim değişikliği sosyal temsillerini oluşturmada toplumsal ya da global güce sahip yapıların etkisini ortaya çıkaracağına; farklılıklarının ise inkâr mekanizmasının temellerini anlamamıza katkı sağlayacağına inanıyoruz.
KAYNAKLAR
Karasu M., Altürk K., ve Polat Z. (2025). Yeşil zihinler, gri dünyalar: İklim değişikliği temsillerinin sosyo-bilişsel analizi. Afet ve Risk Dergisi, 8(1)231–254.
Moloney, G., Leviston, Z., Lynam, T., Price, J., Stone-Jovicich, S. ve Blair, D. (2014). Using social representations theory to make sense of climate change: What scientists and nonscientists in Australia think. Ecology and Society, 19(3), 1–10. http://dx.doi.org/10.5751/ ES-06592-190319
Moscovici, S. (1984). The phenomenon of social representations. R. M. Farr ve S. Moscovici (Ed.), içinde Social representations (ss. 3–70). Cambridge University Press.
Moscovici, S. (2000). The phenomenon of social representations. S. Moscovici ve G. Duveen (Ed.), içinde Social representations: Explorations in social psychology (ss. 18–77). Cambridge University Press.

Projemiz Kapsamında Sözlü Bildiri Kabulü: İklim Değişikliğine Yönelik Sosyal Temsiller
3 Ağustos 2025
Bu sene 22.’si düzenlenecek olan Ulusal Psikoloji Kongresi’nde projemiz kapsamında gerçekleştirdiğimiz “İklim Değişikliğine Yönelik Sosyal Temsiller ile İnkâr Arasındaki İlişkinin Türkiye Bağlamında İncelenmesi” başlıklı çalışmamız, sözlü bildiri olarak kabul edilmiştir.
Bursa Uludağ Üniversitesi, Bursa Teknik Üniversitesi, Mudanya Üniversitesi ve Türk Psikologlar Derneği Bursa Şubesi iş birliği ile düzenlenecek kongre, 3-4-5 Ekim 2025 tarihlerinde Bursa’da gerçekleşecektir. Kongre ile ilgili ayrıntılara şu adresten ulaşmak mümkündür: https://kongre.psikolog.org.tr/
Biz de TÜBİTAK 3501 projesi kapsamında, hem Türkiye bağlamında genel olarak iklim değişikliği sosyal temsillerinin içeriği ve yapısına hem de iklim değişikliğini inkâr edenler ile inkâr etmeyenlerin sosyal temsillerinin benzerlik ve farklılıklarına yönelik bulgularımızı sunmak için kongrede olacağız.
Psikolojinin yanı sıra çevre ve iklim değişikliği konularına ilgi duyan üniversite öğrencileri ve akademisyenler ile kongrede görüşmek dileğiyle.


Sosyal Temsil Nedir ve İklim Değişikliğinin Sosyal Temsillerini Araştırmak Neden Önemli?
16 Temmuz 2025
İklim değişikliği, önceleri sadece bilim merkezinde tartışılan teknik bir konuydu. İklim bilimciler bu meseleyle ilgileniyordu ve belki çoğumuz için ne anlama geldiği hakkında dahi hiç düşünmediğimiz bir meseleydi. Oysa günümüzde, giderek artan bir biçimde haberlerde, dizi ve filmlerde, sosyal medyada sürekli karşımıza çıkan, dahası hepimizin günlük konuşmalarında yer bulan bir konu haline dönüştü (Jaspal ve Nerlich, 2014; Olausson, 2011). Dolayısıyla iklim değişikliğine yönelik kavrayışımız da çoğaldı, çeşitlendi.
Fakat iklim değişikliğini doğrudan bilimsel terimlerle kavramak yerine kendi deneyimlerimizle ve kurduğumuz günlük sohbetlerle anlamlandırdık. Böyle de yapmak zorundaydık, çünkü çoğumuz iklim bilimci değildik ve onların kullandığı terminoloji ile iklim değişikliğini anlamamız mümkün değildi. İşte, bilimsel terminolojiden uzaklaşarak, kendi deneyimlerimizle ve iletişim kanallarımızla bir kavramı anlamaya başladığımızda orada “sosyal temsil” kavramından bahsetmiş oluyoruz.
“Sosyal temsil”, bir toplumun ya da bir grubun, belirli bir konudaki ortak fikirleri, bilgileri ve inançlarını ifade ediyor (Rateau ve ark., 2012). İnsanlar belirsiz ya da tehditkâr buldukları şeyleri tanıdık hale getirmek için kendi yorumlarını oluşturuyor. Bu yorumlar da zamanla grup içinde ortak bir anlayışa dönüşüyor (Moscovici, 1984). Dikkat çekici olan kısmı ise şu: Sosyal temsiller, sadece bir konuya dair düşüncelerimizi değil, o konuyla ilgili nasıl hareket edeceğimizi de etkiliyor (Breakwell, 2010).
Bu nedenle, bizim yürüttüğümüz TÜBİTAK 3501 projesi Türkiye bağlamında, iklim değişikliğinin sosyal temsillerini keşfetmeyi amaçlıyor. Bu keşfin, Türkiye genelinde insanların bu konuyu kendi aralarında nasıl konuştuğunu ve nasıl algıladığını açığa çıkartması bekleniyor. Dahası, sosyal temsiller hareketlerimize yön verdiği için, bu söylemlerin keşfinin, toplumumuzun iklim değişikliği ile ilgili tutum ve davranışlarının temelini belirlemek konusunda önemli bir adım olacağını söylemek mümkün.
KAYNAKLAR
Breakwell, G. M. (2010). Models of risk construction: Some applications to climate change. Wiley Interdisciplinary Reviews: Climate Change, 1(6), 765–907. https://doi.org/10.1002/wcc.74
Jaspal, R. ve Nerlich, B. (2014). When climate science became climate politics: British media representations of climate change in 1988. Public Understanding of Science, 23(2), 122–141. https://doi.org/10.1177/0963662512440219
Moscovici, S. (1984). The phenomenon of social representations. R. M. Farr ve S. Moscovici (Ed.), içinde Social representations (ss. 3–70). Cambridge University Press.
Olausson, U. (2011). “We're the ones to blame”: Citizens' representations of climate change and the role of the media. Environmental Communication, 5(3), 281–299, https://doi.org/10.1080/17524032.2011.585026
Rateau, P., Moliner, P., Guimelli, C. ve Abric, J. (2012). Social representation theory. P. A. M. Van Lange, A. W. Kruglanski ve E. T. Higgins (Ed.), içinde Handbook of theories of social psychology: Volume 2 (ss. 477-497). Sage Publications.

Gitmesek de Görmesek de Buzullar Eriyor: İklim Değişikliği Sosyal Temsillerinde Medyanın Rolü
22 Haziran 2025
İklim değişikliği, her geçen gün etkisini daha fazla hissettiriyor. Artık her yaz, yüz yılın en sıcak yazı oluyor örneğin. Olumsuz hava koşulları, gücünü giderek artırıyor; daha önce deneyimlenenden belki de daha fazla doğal afetlere yol açıyor. Böylece her birimizin, iklim değişikliği ile ilgili daha fazla deneyimi oluyor. Öte yandan, iklim değişikliği denilince, giderek çeşitlenen deneyimlerimiz olsa da pek çoğumuzun aklına ilk gelen sahnelerden biri, kopmuş bir buz kütlesi üzerinde çaresizlik içinde bekleyen bir kutup ayısı! Oysa bu sahneye bire bir maruz kalmadık ve belki ömrümüzün sonuna kadar da kalmayacağız. Peki, neden bu sahne gözümüzde canlanıp duruyor?
Aslında bu, medyanın gücünü gösteren önemli imgelerden sadece biri. Nitekim bir haber kanalı belki de bir dizi izlerken, gazetelerin siyaset hatta magazin sayfalarını okurken, ya da Instagram ve Twitter gibi sosyal mecralarda öylesine gezinirken birden bire ‘iklim değişikliği’ kavramı ve bu kavramı niteleyen görseller ile karşı karşıya kalmamız oldukça mümkün. İşte, ansızın ve sıklıkla karşılaştığımız bu görseller, bir süre sonra zihnimize kazınıyor ve iklim değişikliğine yönelik kavramlarımızın somut örneği haline geliyor gibi gözüküyor (Chen, 2019; Leiserowitz, 2007; Smith ve Leiserowitz, 2012).
Medya, bu yönüyle aslında iklim değişikliğini nasıl hayal ettiğimizin, diğer bir ifade ile iklim değişikliği sosyal temsillerimizin şekillenmesinde önemli bir faktör haline geliyor. Araştırmalar da, bu gücü destekleyen bulgulara işaret ediyor. Örneğin, Caillaud (2009), Fransız ve Alman katılımcılara herhangi bir çevre sorunuyla karşılaştıkları ilk hatıralarını sormuş ve bu hatıraların çoğunun oluşumunda medyanın belirleyici role sahip olduğunu tespit etmişti (akt., Caillaud ve ark., 2012, s. 365). Smith ve Joffe (2013) ise İngiltere’de yaşayan insanların iklim değişikliği hakkındaki düşüncelerinin, medya tarafından üretilip yayılan iklim değişikliği sosyal temsilleriyle tutarlı olduğunu bulmuştu. Benzer biçimde Olausson (2011), İsveç’te yaptığı odak görüşmelerinde, halkın iklim değişikliği hakkındaki bilgilerinin büyük kısmının medya tarafından sağlandığını açığa çıkarmıştı.
Dolayısıyla medyanın, iklim değişikliği konusunda ana bilgi kaynağı olarak görüldüğü (Olausson, 2011) ve iklim değişikliğine ilişkin toplumsal sağduyuyu şekillendirdiğini söyleyebiliriz (Jaspal ve Nerlich, 2014). Öte yandan bu güç, gitmesek de, görmesek de iklim değişikliği denilince buzullar ve kutup ayılarının aklımızda canlanmasının önemli bir nedeni gibi duruyor (Chen, 2019; Leiserowitz, 2007; Smith ve Leiserowitz, 2012).
Bizim yürüttüğümüz TÜBİTAK 3501 projesi Türkiye bağlamında, iklim değişikliğinin sosyal temsillerini keşfetmeyi amaçlıyor. Bu keşfin, Türkiye bağlamında iklim değişikliği anlayışında medyanın rolünü inceleyecek araştırmalar için önemli bir adım olacağını söylemek mümkün. Dahası bu yöndeki araştırmalar, iklim değişikliği ile mücadelede ülkemizdeki medyanın nasıl daha verimli kullanılacağı konusunda da önemli çıkarımlar sağlayabilir.
KAYNAKLAR
Caillaud, S., Kalampalikis, N. ve Flick, U. (2012). The social representations of the Bali climate conference in the French and German media. Journal of Community & Applied Social Psychology, 22(4), 363–378.
Chen, M. F. (2019). Social representations of climate change and pro-environmental behavior intentions in Taiwan. International Sociology, 34(3), 327–346. https://doi.org/10.1177/0268580919832737
Jaspal, R. ve Nerlich, B. (2014). When climate science became climate politics: British media representations of climate change in 1988. Public Understanding of Science, 23(2), 122–141. https://doi.org/10.1177/0963662512440219
Olausson, U. (2011). “We're the ones to blame”: Citizens' representations of climate change and the role of the media. Environmental Communication, 5(3), 281–299.
Leiserowitz, A. (2007). Communicating the risks of global warming: American risk perceptions, affective images, and interpretative communities. S. C. Moser, ve L. Dilling (Ed.), içinde Creating a climate for change (ss. 44–63). Cambridge University Press.
Smith, N. ve Joffe, H. (2013). How the public engages with global warming: A social representations approach. Public Understanding of Science, 22, 16–32. https://doi.org/10.1177/0963662512440913
Smith, N. ve Leiserowitz, A. (2012). The rise of global warming skepticism: Exploring affective image associations in the United States over time. Risk Analysis: An International Journal, 32(6), 1021–1032. https://doi.org/10.1111/j.1539-6924.2012.01801.x

Dönem Boyunca Yürütülen Toplantılarımızın Sonuncusunu Gerçekleştirdik
30 Mayıs 2025
Projemiz kapsamında dönem boyunca düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz toplantılarımızın bu dönemki sonuncusunu tamamladık. Bu buluşmalarda, proje gönüllüsü öğrencilerimiz ve bursiyerlerimiz hem araştırma sürecine aktif olarak katkı sundular hem de projeyle ilişkili güncel literatürü tartışma imkânı buldular.
Sunumlar sonrasında yapılan tartışmalar, katılımcıların hem konuyu derinlemesine kavramalarına hem de eleştirel düşünme becerilerini geliştirmelerine katkı sağladı.
Bu toplantı serisiyle, sadece bilgi paylaşımı değil; aynı zamanda işbirliğine dayalı bir akademik öğrenme ortamı oluşturmayı hedefledik. Dönemi birlikte tamamlamış olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.
Katkı sunan tüm öğrencilerimize teşekkür ederiz!


Gelir ve Eğitim Seviyesi İklim İnancını Nasıl Etkiliyor?
11 Nisan 2025
Peki eğitim seviyesi ve gelir düzeyi, iklim değişikliğini kabul etme ya da inkâr etme eğilimini nasıl etkiliyor?
Eğitim seviyesi uzun süredir iklim değişikliği inancının en güçlü yordayıcılarından biri olarak görülüyor. Birçok çalışmada, eğitim düzeyi yükseldikçe iklim değişikliği hakkında bilgi düzeyinin, bilimsel gerçekliği kabul etmenin ve çözüm önerilerine destek verme eğiliminin arttığı gösterildi (örn., Hornsey et al., 2016). Ancak bu ilişki her zaman bu kadar basit değil.
ABD gibi ideolojik kutuplaşmanın güçlü olduğu toplumlarda, hiyerarşik ve bireyci dünya görüşüne sahip bireylerin, bu değerlerle daha az özdeşleşenlere kıyasla iklim değişikliğini daha güçlü şekilde inkâr ettikleri gösterilmiştir (Kahan ve ark., 2012). Bu durum, “motivated reasoning” (güdülenmiş akıl yürütme) adı verilen psikolojik bir mekanizmayla açıklanır: kişi, sahip olduğu değerlerle çelişen bilgileri ne kadar iyi anlıyorsa, onları o kadar ustalıkla reddedebilir.
Gelir düzeyi ise daha karmaşık bir tablo sunmaktadır. Bazı çalışmalarda, düşük gelir grubundaki bireylerin çevresel tehditleri daha az önceliklendirdiği ve iklim krizini soyut bir mesele olarak değerlendirdiği ileri sürülmektedir. Buna karşılık, bazı araştırmalar yüksek gelirli bireylerin, statükoyu koruma yönündeki motivasyonları nedeniyle bilimsel uyarılara direnç gösterebildiklerini ortaya koymuştur. Bu eğilim, özellikle iklim politikalarının ekonomik yapıyı tehdit ettiği düşünülen gruplarda daha belirgin olabilir (örneğin bkz. Stoknes, 2015; McCright ve Dunlap, 2011).
Bizim yürüttüğümüz TÜBİTAK 3501 projesi kapsamında Türkiye bağlamında bu değişkenlerin nasıl bir örüntü oluşturduğu, uluslararası bulgularla hangi noktalarda örtüştüğü veya ayrıştığı da değerlendirilecek.
Kaynaklar
Hornsey, M. J., Harris, E. A., Bain, P. G. ve Fielding, K. S. (2016). Meta-analyses of the determinants and outcomes of belief in climate change. Nature climate change, 6(6), 622-626.
Kahan, D. M., Peters, E., Wittlin, M., Slovic, P., Ouellette, L. L., Braman, D. ve Mandel, G. (2012). The polarizing impact of science literacy and numeracy on perceived climate change risks. Nature Climate Change, 2(10), 732-735.
McCright, A. M. ve Dunlap, R. E. (2011). Cool dudes: The denial of climate change among conservative white males in the United States. Global Environmental Change, 21(4), 1163-1172.
Stoknes, P. E. (2015). What we think about when we try not to think about global warming: Toward a new psychology of climate action. Chelsea Green Publishing.

Mevcut Düzen Savunuldukça İklim Krizi Görmezden mi Geliniyor?
7 Mart 2025
İklim değişikliği artık fiziksel kanıtlarla gözlemlenebilir bir gerçeklik. Ancak bazı bireyler hâlâ bu krizin varlığını ya da insan faaliyetlerinden kaynaklandığını kabul etmekte direnç gösteriyor. Bu direncin altında yalnızca bilgi eksikliği değil, daha derin psikolojik mekanizmalar da yatıyor olabilir. Bunlardan biri de “sistem meşrulaştırma eğilimi.”
Sistem meşrulaştırma kuramı, insanların içinde yaşadıkları sosyal, politik ve ekonomik sistemleri adil, meşru ve haklı görme yönündeki eğilimlerini açıklar (Jost ve Banaji, 1994; Jost ve ark., 2004). Bu eğilim, bireylerin statükoyu koruma arzusunu ve değişim çağrılarına karşı geliştirdikleri savunucu tutumları açıklamada sıklıkla kullanılır.
Peki bu, iklim değişikliğiyle nasıl ilişkilidir?
İklim değişikliği, çoğu zaman mevcut sistemin – özellikle de fosil yakıta dayalı ekonomi, tüketim kültürü ve eşitsiz kalkınma düzeninin – doğrudan bir sonucu olarak ele alınır. Bu da, sistemi sorgulayan ve değiştirmeyi hedefleyen söylemlerin artmasına yol açar. Ancak sistemin işlerliğine ve adilliğine inanan bireyler için bu tür söylemler bir tehdit oluşturabilir. Bu tehdidi bertaraf etmenin yollarından biri ise, krizi “yok” saymaktır.
Hornsey ve arkadaşlarının (2016) yürüttüğü kapsamlı meta-analiz, sistem meşrulaştırma düzeyi yüksek bireylerin, iklim değişikliğini inkâr etmeye daha yatkın olduklarını ortaya koymuştur. Yani kişi, mevcut düzenin köklü biçimde değişmesi gerektiğini kabul etmek istemedikçe, onun yarattığı çevresel tehditleri de reddetmeye daha açık hale gelebilir.
Bizim yürüttüğümüz TÜBİTAK 3501 projesi kapsamında Türkiye'de de bu ilişki test ediliyor. Katılımcıların sistem meşrulaştırma eğilimleri ile iklim değişikliği inancı (veya inkârı) arasındaki bağlantılar analiz ediliyor. İlk bulgular, Türkiye’de de benzer bir örüntünün var olabileceğine işaret ediyor.
Kaynaklar
Jost, J. T. ve Banaji, M. R. (1994). The role of stereotyping in system‐justification and the production of false consciousness., (1), 1-27.
Jost, J. T., Banaji, M. R. ve Nosek, B. A. (2004). A decade of system justification theory: Accumulated evidence of conscious and unconscious bolstering of the status quo. , (6), 881-919.
Hornsey, M. J., Harris, E. A., Bain, P. G. ve Fielding, K. S. (2016). Meta-analyses of the determinants and outcomes of belief in climate change. , (6), 622-626.


Bursiyerlerimizden İklim Değişikliği Politikaları Üzerine Sunum ve Tartışma Etkinliği
8 Aralık 2025
03 Aralık 2024 tarihinde, laboratuvar gönüllülerimiz ve proje bursiyerlerimizin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz toplantıda, “Dünya’da ve Türkiye’de İklim Değişikliği Politikaları” başlıklı bir sunum ve tartışma oturumu düzenlendi.
Etkinlik kapsamında öğrencilerimiz, farklı ülke örneklerini inceleyerek iklim politikalarının tarihsel gelişimini, uygulanma biçimlerini ve toplumsal etkilerini değerlendirdiler. Türkiye'deki güncel durumun da ele alındığı oturumda, özellikle yasal düzenlemeler, sera gazı emisyon hedefleri ve yeşil dönüşüm stratejileri üzerine karşılaştırmalı analizler yapıldı.
Katılımcılar ayrıca, bilimsel bilgi ile kamu politikası arasındaki ilişkinin nasıl kurulduğunu; hangi koşullarda çevre politikalarının başarıya ulaştığını ve hangi toplumsal aktörlerin bu süreçlerde belirleyici rol oynadığını sorguladılar. Tartışmalarda, yalnızca teknik değil, aynı zamanda etik, siyasal ve toplumsal boyutlar da öne çıktı.
Bu tür etkinliklerle hem proje bursiyerlerimizin hem de gönüllü araştırmacı öğrencilerimizin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeyi ve iklim politikaları konusunda çok yönlü bir farkındalık kazanmalarını amaçlıyoruz.
Etkinliğe katkı sunan tüm öğrencilerimize ve proje ekibimize teşekkür ederiz.
İklim Değişikliği Konusunda Neden Daha Çok Erkekler Şüpheci?
4 Aralık 2024
İklim değişikliğiyle ilgili kamuoyu araştırmaları, kadınların bu konuda genellikle daha duyarlı, daha inançlı ve daha eylem odaklı olduklarını; erkeklerin ise inkâr ya da küçümseme eğilimi gösterme olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Bu fark sadece Türkiye’ye özgü değil — uluslararası literatürde de oldukça tutarlı biçimde gözlemleniyor.
Örneğin McCright ve Dunlap’ın (2011) ABD verileriyle yürüttüğü çalışmalar, kadınların çevre sorunlarını daha ciddi algıladığını, iklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğuna daha fazla inandıklarını ve çözüm için kişisel sorumluluk hissettiklerini gösteriyor.
Peki bu cinsiyet farkı neden kaynaklanıyor olabilir?
Bazı araştırmacılar, bu farkı toplumsal cinsiyet rollerine bağlıyor. Erkeklik normları, duygusal duyarlılığı geri planda bırakma ve güç kontrolü kurma yönünde sosyal beklentiler yaratabiliyor. İklim değişikliği gibi geniş kapsamlı, insan kontrolünün sınırlı olduğu krizler, bu “kontrol algısını” tehdit ettiğinde, bazı erkekler savunucu tepkiler geliştirebiliyor. Bu tepkilerden biri de inkâr ya da küçümseme olabiliyor (McCright ve Dunlap, 2011; Brough ve ark., 2016).
TÜBİTAK 3501 projemiz kapsamında yürüttüğümüz araştırma, Türkiye bağlamında da benzer bir cinsiyet farkının olup olmadığını test ediyor. Katılımcıların cinsiyetlerine göre iklim değişikliği inancında ve inkâr eğiliminde anlamlı farklar gözlenip gözlenmediği analiz ediliyor. Ayrıca bu farkın, daha derin ideolojik ve psikolojik yapılarla nasıl etkileştiği de inceleniyor.
Kaynaklar
McCright, A. M. ve Dunlap, R. E. (2011). Cool dudes: The denial of climate change among conservative white males in the United States. Global Environmental Change, 21(4), 1163-1172.
Brough, A. R., Wilkie, J. E. B., Ma, J., Isaac, M. S. ve Gal, D. (2016). Is eco-friendly unmanly? The green-feminine stereotype and its effect on sustainable consumption. Journal of Consumer Research, 43(4), 567–582.

Türkiye’de
İklim Değişikliğini Kimler İnkar Ediyor?
02 Ekim 2024
İklim değişikliği artık bilimsel olarak tartışmaya kapalı bir konu olsa da, toplumsal düzeyde hâlâ inkâr, şüphe ya da küçümseme gibi tutumlarla karşılaşmak mümkün. Türkiye’de bu eğilimlerin ne kadar yaygın olduğu ve nasıl bir psikolojik ya da ideolojik temele dayandığı ise yeterince bilinmiyor. TÜBİTAK destekli yürütülen bu projede, işte tam da bu sorulara yanıt aranıyor.
Araştırmanın ilk ayağı, Türkiye genelinde temsiliyeti yüksek bir kota örneklem ile yürütülüyor. Amaç, iklim değişikliğini inkâr etme eğilimi taşıyan bir “profil” ortaya koymak. Bu profilin, uluslararası literatürde tanımlanan inkarcı profillerle benzerlik taşıyıp taşımadığı da analiz ediliyor.
Son 10 yılda yapılan çok sayıda araştırma, iklim değişikliği inkârının yalnızca bilgi eksikliğinden değil, belirli değer yönelimlerinden ve ideolojik tutumlardan beslendiğini ortaya koyuyor. Özellikle sağ kanat yetkecilik, sosyal baskınlık yönelimi, mevcut düzenin adil ve değişmez olduğuna dair inançlar (sistem meşrulaştırma), politik muhafazakârlık ve cinsiyet gibi faktörler, bu eğilimin güçlü belirleyicileri arasında sayılıyor (örn. Hornsey ve ark., 2016).
Yakın dönemde, bu dinamiklerin siyaset düzeyinde de etkili olduğunu gösteren önemli çalışmalar yapıldı. Örneğin Coan ve arkadaşlarının (2021) gerçekleştirdiği çalışmada, Birleşik Krallık milletvekillerinin Twitter paylaşımları analiz edildi ve sağ-muhafazakârların, iklim değişikliğini inkâr eden söylemleri daha fazla benimsedikleri gösterildi. Bu bulgular, inkârın bireysel tutumlardan çok daha öte bir olgu olduğunu gösteriyor.
Bizim projemiz ise bu soruları Türkiye bağlamında test ediyor. Türkiye’de iklim değişikliğini inkâr eden bir profil çıkıyor mu? Eğer çıkıyorsa, bu profil ne tür dünya görüşleri, değerler ya da ideolojik tutumlarla bağlantılı? Ve daha da önemlisi, bu yapı uluslararası örüntülerle ne ölçüde örtüşüyor?
Bu sorulara ışık tutacak analizler önümüzdeki aylarda tamamlanacak. Elde edilen bulgular, hem akademik dünyaya hem de politika yapıcı aktörlere önemli ipuçları sunabilir.
Kaynaklar
Coan, T. G., Boussalis, C., Cook, J. ve Nanko, M. (2021). Coan, T. G., Boussalis, C., Cook, J., & Nanko, M. O. (2021). Computer-assisted classification of contrarian claims about climate change. Scientific reports, 11(1), 22320.
Hornsey, M. J., Harris, E. A., Bain, P. G. ve Fielding, K. S. (2016). Meta-analyses of the determinants and outcomes of belief in climate change. Nature climate change, 6(6), 622-626

Lisans Bursiyeri Alımı: İklim Değişikliği ve Toplumsal Psikoloji Alanında Araştırma Fırsatı
1 Ağustos 2024
Lisans Bursiyeri Alımı: İklim Değişikliği ve Toplumsal Psikoloji Alanında Araştırma Fırsatı
TÜBİTAK 323K082 numaralı proje kapsamında yürütülen araştırmamıza lisans düzeyinde bursiyer öğrenci alımı yapılacaktır.
Proje, Türkiye’de iklim değişikliği inkârının psikolojik temellerini anlamayı hedeflemektedir. Bursiyer öğrenciler, araştırmanın çeşitli aşamalarına destek verecek ve farklı alanlarda deneyim kazanacaktır.
🔍 Aranan Nitelikler:
-
ÇOMÜ Psikoloji Bölümü öğrencisi olmak
-
Bilimsel araştırmaya ilgi duymak,
-
Sorumluluk sahibi, düzenli ve işbirliğine açık olmak,
-
Temel düzeyde Excel, Google Forms ya da benzeri dijital araçlara aşina olmak,
-
Haftada en az 6–8 saat ayırabilecek olmak.
💰 Sağlanan Olanaklar:
-
TÜBİTAK bursiyer desteği kapsamında aylık burs ödemesi,
-
Akademik araştırma süreçlerine aktif katılım,
-
Araştırma ekibiyle birlikte yürütülecek planlı toplantılar ve mentorluk desteği.
📅 Başvuru:
Bursiyer başvuruları için envipsy@gmail.com üzerinden özgeçmiş ve bir motivasyon mektubu gönderilmesi yeterlidir.